20 Nisan 2024 tarihinde basında Güney Kore’nin Ankara Büyükelçisi Jeong Yeondoo’nun bir röportajı yer aldı. Büyükelçi Türkiye-Güney Kore savunma sanayii ilişkileri ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştı;
“Türkiye’nin insansız hava araçları, insansız deniz araçları, en son teknolojiye sahip savaş uçakları gibi savunma geliştirme alanında önemli başarılar elde etmiş olması nedeniyle gelecekte de her iki ülke arasında yeni savunma işbirliği olanaklarının mümkün olabileceğini düşünmekteyim.
Bir Kore şirketi Türkiye ile 101 Altay tankı güç paketi ve ana parça tedariki için sözleşme imzalamıştır. Bu sözleşme, savunma sanayii alanında her iki ülke arasındaki başarılı işbirliğinin bir modeli olarak bilinmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güven mektubu teslim ettiğimde kendisi de bu konudan söz etmiştir.”
Bu röportajı okuduğum zaman aklıma birkaç hafta önce sizlerle paylaştığım Dünya’da Değişen Dengeler, Hollanda Denizaltı İhalesi ve Türkiye Denizaltı Endüstrisi Açısından Önemi isimli makalemde altını çizdiğim Lithium-Ion Batarya teknolojisi geldi. Bu makalede Fransızların Hollanda tarafından kabul edilen denizaltı proje tekliflerinde daha önce Scorpene denizaltı tasarımları için geliştirmiş olduğu MESMA teknolojisine yer vermediği ve havadan bağımsız tahrik sistemi teknolojisi yerine Lithiu-Ion batarya teknolojisini tercih ettiğinin üzerinde durmuştum. Bu makalede dikkati çekmek istediğim aşağıdaki kısmı, konu ile alakasından ötürü aynen aşağıda yeniden paylaşıyorum;
Lithium-Ion bataryalar denizaltı batarya kuyusuna kurşun asit bataryalara göre çok daha hacim efektif olarak yerleştirilebiliyor ve ağırlık başına daha fazla enerji depolayabiliyorlar. Daha yüksek akımda şarj edilebiliyor olmaları kısa sürede şarj edilmelerine imkan tanıyor ve kurşun asit bataryaların %80’den fazla deşarj edilmemeleri ve genellikle %50 deşarjda kullanılıyor olmalarına karşın Li-Ion bataryalar %100 deşarj edilebiliyor olmaları ve uzun ömürleri ile kurşun asite çok önemli avantaj sağlıyorlar. Bu durum da denizaltının şnorkel yaptığı sürenin toplam seyir süresine oranı ile hesaplanan indiscretion rate açısından çok önemli bir avantaj sağlıyor.
(Li-Ion bataryaların doluluk durumları kurşun asit bataryalara göre daha hassas bir şekilde takip edilebiliyor ve kurşun asit bataryalarda 40 derece üzeri meyil/trim açılarının oluşması durumunda asidin taşma ihtimali ile karşılaşılabiliyor. )
Lithium-Ion özellikle deniz suyu ile temasında çok ciddi tehlike arz ettiği ve yangınının söndürülmesi çok zor olduğu için denizaltılarda yakın bir geleceğe kadar tercih edilmemekteydi. Japonlar ilk defa Oryu ve sonra Toryu denizaltılarında AIP teknolojisinden vazgeçmiş ve geliştirdikleri teknoloji ile Li-Ion bataryayı denizaltıda kullanıma uygun hale getirerek bu konudaki öncü oldular. Güney Kore de yeni geliştirdikleri 3000 ton sınıf denizaltı Dosan Ahn Chango sınıfı denizaltılarında bu tip batarya kullanacaklarını açıkladılar.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile ortadan kalkan Rus denizaltı tehdidi 2014’te Kırım Krizi ile başlayarak Avrupa’da yeniden hissedilir olmuştur. Ancak geçen sürede İsveç ve Hollanda gibi oyuncuların denizaltı endüstrileri zayıflamıştır. Hollanda Walrus sınıfından bu yana 30 yıldır denizaltı inşa etmemiş ve bu konudaki yetkinliğini yitirmiştir. Sonuç olarak Walrus sınıfının yerini alacak Orca Sınıfı Projesine hız verilmiş ve Fransa 5.6 Milyar Euroluk Hollanda projesini Almanya ve İsveç’i yenerek kazanmıştır. Hollanda’nın Fransa’yı seçmesinin politik bir tercih olmadığı ve tamamen teknoloji ve onun transferine dayandığı yorumunu yapabiliyoruz. Fransız denizaltısı AIP sistemine sahip olmayan Li-Ion bataryalı bir konvansiyonel denizaltı. Modern denizaltılarında AIP’den vazgeçen ilk ülke Japonlar olmuştu. İsveç lisansı ile kullandıkları Stirling motorunu terk etmiş ve Li-Ion teknolojisini tercih etmişlerdi. Hollandalı uzmanlar da teknik olarak bu teknolojiyi Almanların sunduğu fuelcell alternatifine tercih ettiler. Türkiye ilk AIP’li denizaltısını aktif göreve henüz kabul etmedi ve sırada beş denizaltı daha bu teknoloji ile inşa edilmeyi bekliyor. Bu denizaltılarda yeni batarya teknolojilerinin uygulanabilirliği (örneğin bir Type 214 kullanıcısı da olan Güney Kore’nin Li-Ion alternatifi) değerlendirilmelidir. Dünyadaki en güncel denizaltı projelerinde yaşanan bu gelişmelerin dikkate alınması ve denizaltılarda Li-Ion teknolojisinin kullanımı ile ilgili yerli çalışmaların ortaya konulması gerekmektedir. Fuelcell AIP sistemine sahip olması planlanan Milden Projesi Hollanda’nın projedeki seçimi dikkate alınarak yeniden değerlendirilmeli ve projeye hız verilmelidir. Denizaltı projelerinin inşası, bakım tutumu, eçhize seçimi ve modernizasyon ile ilgili gelecekte yaşanacak süreçler iyi analiz edilmelidir.”
Fransa’nın da Almanya’nın da denizaltı tasarımları Li-Ion teknolojisinde Fransız Saft firmasının ürettiği batarya teknolojisini kullanıyor ancak diğer ambargolar göz önünde bulundurulduğunda ne Fransa’nın ne de Almanya’nın bu teknolojiyi Türkiye’ye satacağını düşünmüyorum. Ancak Türkiye’nin Güney Kore ile ilişkileri çok daha kuvvetli. Altay Tankı Projesi’nin ana motor ve şanzuman sisteminden oluşan güç grubu, Fırtına Obüsü, havacılık ve çeşitli mühimmatlar konusunda Güney Kore ile çalışmalar yapılmakta. Savunma Sanayi ilgililerince Güney Kore, Kore Savaşı’ndan ötürü Türkiye ile ilişkileri çok iyi gibi görünen ama Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikasından çokça etkilenen bir ülke izlenimi vermektedir. Ancak yine de Fransa ve son zamanlarda Almanya’dan daha kolay çalışılabilecek bir ülke olarak değerlendirilebilir ve birlikte çalışma, teknoloji transferinin söz konusu olabileceği kesinlikle düşünülebilir.
Güney Kore de Türkiye gibi Type-214 denizaltılarını kullanıyor ancak uzun süredir üzerine çalıştıkları ve sonuçta da neticelendirdikleri bir milli denizaltı projeleri de bulunuyor. Bu projeden ilk defa 2003’te S. W. Lee et.al. tarafından yazılan “A Development of 3000-ton Class Submarine and the Study on its Hydrodynamic Performances” isimli, Milden için de hep referans teşkil edebileceğini değerlendirdiğim, çalışmaları sayesinde haberdar olmuştum. Bu sınıfın ilk denizaltısı Dosan Ahn Changho’yu 2018’de denize indirdiler. 3000 ton sınıfı denizaltıların Batch-II isimli grubunun ilk gemisi 2023’de inşasına başlanan Lee Bong-chang denizaltısının ise Samsung SDI ve Hanwha Defense firmalarının ortak çalışması ile ortaya konan Lithium-Ion bataryalara sahip olacağı biliniyor. Denizaltı alanında milli denizaltılar geliştirmek için yaptıkları büyük yatırımlara pazar arayışı içinde oluşlarının da yine Güney Koreli firmaları işbirliği konusunda istekli kılacağı düşünülebilir.
Ülkemizde ASPİLSAN Enerji’nin 1,5 milyar lira yatırımla kurduğu, Avrupa’nın ilk ve tek silindirik lityum iyon pil üretim tesisi bulunuyor. Aspilsan Enerji’nin Gölcük Tersanesi Komutanlığı ile beraber Hanwha ve Samsung ile ortaklaşa bir proje yapmalarının pek ala mümkün olabileceği düşünülebilir. Sürece Türk Loydu da dahil edilebilir ve bu, Loyd’un denizaltı bataryası sertifikalandırma kabiliyeti ve bunun denizaltıda tatbiki konusunda tecrübe kazanması açısından fevkalade faydalı olur. Milden Projesi batarya ve sevk sistemi sertifikasyonu konusunda bu deneyimin önceden kazanılmış olması işleri çok hızlandıracaktır.
Almanya’nın hidrojen yakıt pili teknolojisini ilk olarak bir Type-205 denizaltısını pilot gemi olarak seçip 1988’de onda tecrübe ettiği ve daha sonra bu teknolojiyi Type-212 ve Type-214 denizaltı projelerine entegre ettiği biliniyor.
Yukarıda bahsedilen lithium-ion çalışmasının da öncelikle, çok yakın zamanda eğitim gemisi statüsü verilmiş olan, Ay Ssnıfı denizaltılarımızdan TCG YILDIRAY veya TCG BATIRAY’dan birinin pilot gemi olarak seçip onda denenmesinin yerinde olabileceği düşünülebilir. Ay Sınıfı Denizaltılar da Type-209 sınıfı oldukları için bu gemide yapılan sevk sistemi iyileştirme çalışmaları, Preveze ve Gür sınıfını Type-209 denizaltılarımız için anlamlı birer prototip çalışması olacaktır. Bu sayede bu proje ile ilgili yapılacak çalışmalar sırasında daha modern olan Preveze ve Gür sınıfı denizaltılar görevden alıkonmamış olacaktır. Tecrübelerin bu denizaltıda tamamlanmasının ardından da sırayla tüm Preveze ve Gür sınıfı denizaltılarımıza lithium-ion upgrade’i yapmak mümkün olabilir. İnşası devam eden Type-214 Reis Sınıfı denizaltıların ise doğrudan bu teknoloji ile inşasına devam edilmesi söz konusu olabilecektir. En modern denizaltı projeleri olan Japon Soryu sınıfı denizaltıları ve Hollanda’nın Orca sınıfı denizaltılarında havadan bağımsız teknolojiler olan Stirling motoru ve fuelcellin tercih edilmemiş olması ve yerine lithium-ion’a geçilmiş olması Preveze, Gür ve Reis sınıfı denizaltıları en modern denizaltıların sahip olduğu sualtı sıalarına kavuşturabilecek bir hamle olabilir.
Bu sayede tasarım aşamaları devam ederken lithium-ion teknolojisi ile tecrübe kazanılmış olacak ve bu teknolojinin MİLDEN Projesi‘nde ve Türkiye’de sürdürülmekte olan diğer denizaltı projeleri Çok Amaçlı Mini Denizaltı Geliştirme Projesi ve STM500‘de uygulanabilmesi mümkün olabilecektir.