İsveç’in Karlskrona Şehri’nde özenle hazırlanmış bir denizaltı müzesi yer almaktadır. Burada İsveç’in denizaltı tarihi ve bu özel gemilere verdiği önem çok detaylı şekilde anlatılmaktadır. İsveç’in ilk denizaltısı Hajen ve modern sayılabilecek denizaltılarından Neptun Denizaltısı da burada sergilenmektedir. Hajen Denizaltısı 1904 yılında denize indirilerek İsveç Bahriyesi’ne katılmıştır. Bu denizaltının çok ilginç bir öyküsü vardır. 1857 doğumlu İsveçli bir gemi mühendisi olan Carl Richson, on yıl kadar ABD’de gemi inşaatı mühendisliği yapmış ve New York’daki bir tersanenin dizayn müdürlüğü görevine kadar yükselebilmiştir. 1887’de İsveç’e dönen Richson, İsveç Devleti’nin denizaltı silahının ününü haber alması üzerine 1900 yılında bir ajan olarak ABD’ye bu silahın tasarımını öğrenmeye gönderilmiştir. Richson burada, ABD Bahriyesi için denizaltılar inşa eden mucit John Phillip Holland’ın Electric Boat Şirketi’nde (bugünkü General Dynamics Electric Boat) çalışmış ve kısa süre sonra bu denizaltıların planlarını içeren 26 sayfalık bir rapor ile İsveç’e dönmüştür. İsveç Hükümeti’nin derhal onayladığı 400,000 kron bütçe ile de 1904 yılında Hajen Denizaltısı tamamlanarak denize indirilmiştir.

Hajen’in bugün sergilenmekte olduğu Karlskrona şehri, İsveç’in en önemli deniz üslerinden biri olmakla beraber 1981 yılında İsveç Arşipelası’nda karaya oturan Whiskey Sınıfı Sovyet denizaltısı ile bilinen “Whiskey on the Rocks Hadisesi”nin (https://lnkd.in/dWg4t8Wm) de geçtiği yerdir. İsveç’in o dönemde yeni denize indirdiği ve ilk defa flank array sonar (yanal dizin) teknolojisini denediği Nacken Denizaltısını dinlemek üzere Sovyetlerin gönderdiği Project 613B sınıfı (Whiskey sınıfı) S 363 denizaltısı Karlskrona’ya 10km uzaklıkta arşipel içerisinde dar bir kanalda karaya oturmuş ve kurtulamamış ve bu durum İsveç ile SSCB arasında çok büyük bir krize neden olmuştur. Neptun Denizaltısı Soğuk Savaş Dönemi’nin bu büyük kriz anında Sovyet Donanması’na önleme yapmış olmasıyla ün kazanmış bir denizaltıdır. İsveç denizaltıların önemini en hızlı fark eden ülkelerden biri olmuştur ve Soğuk Savaş Dönemi’nde de SSCB gibi bir süper güce karşı caydırıcı olabilmek için su üstündense sualtında yüksek teknolojiler geliştirerek başarılı olunabileceğini görerek bu alana önemli yatırımlar yapmıştır.

İsveç’in denizaltılarını inşa eden Kockums Tersanesi özellikle sevk sistemleri ve akustik konusunda çok önemli çalışmalar yapmıştır. ABD Donanması’nın USS Albacore Denizaltısı ile denemiş olduğu X dümeni Sjoorman denizaltısı ile 1960larda ilk defa uygulayan tersane olmuştur. Bugün nükleer denizaltılar dahil tüm modern denizaltılarda bu tip dümen sistemi kullanılmaktadır. Diğer bir çok önemli başarıları ise geliştirdikleri Stirling Motoru havadan bağımsız tahrik sistemi (HBT)’dir. Kockums tarafından 1980lerin başında bu sistemi Fransız Comet Şirketi tarafından geliştirilen bir sivil denizaltı olan SAGA isimli bir mini denizaltıda başarı ile kullandıktan sonra 1980lerin sonunda Neptun’un kızkardeşi Nacken Denizaltısı’nın mukavim teknesi kesilerek bir ek bölme olarak HBT sekşınını bu denizaltıda devreye almıştır.

İsveç Denizaltılarına en büyük ünü ise Akdeniz’de bir tatbikat sırasında 2001’de Gotland Sınıfı denizaltıların son gemisi olan Halland tarafından kazandırılmıştır. Bu denizaltının tatbikat sırasında tüm denizaltı savunma harbi unsurlarını geride bırakması ile başlayan ilgi Gotland Denizaltısı’nın 2004-2006 yıllarında tüm personeli ile beraber ABD’ye kiralandığı dönemde gösterdiği üstün başarı ile taçlandırılmıştır. Denizaltı gücü tamamen nükleer denizaltılara dayanan ABD bu küçük denizaltıyı sualtında yakalamayı becerememiş ve tatbikatlarda Gotland denizaltısı Down Periscope isimli komedi filmindeki sahneleri aratmayacak bir şekilde, ABD’nin en son geliştirdiği uçak gemilerinden biri olan USS Ronald Reagan’ı defalarca batırmıştır.

İsveç denizaltı endüstrisi SSCB’nin yıkılması ile soğuk savaş sonrası kalkan Sovyet denizaltı tehdidi nedeniyle yeni siparişlerin azalması yüzünden çok kan kaybetmişti. Ünlü Kockums Tersanesi iflas etmiş ve stratejik öneminden ötürü ve İsveç’in denizaltı filosunu ayakta tutabilmek için devlet kontrolüne geçmişti. 1996 yılında son Gotland sınıfı denizaltının tesliminden sonra firma Saab’a satılmış, iyice zayıflamış ve Avustralya’nın denizaltı ihalesi için Avustralyalı bir firma ile birleşmişti. Saab firması Kockums’u 1999’da, anlaşılması çok zor bir karar ile, Alman HDW Tersanesi’ne satmıştı. Almanlar bu hamle ile denizaltı ihalelerindeki en güçlü rakiplerinden biri olan İsveçli rakiplerini elimine etmişti (İsveç gibi bir ülke kendi ulusal güvenliği için bu kadar önemli bir şirketi nasıl rakibine satabilir anlamak gerçekten güç). Yaşanan aksaklıklara rağmen gecikmeli de olsa 2001 yılında son Collins sınıfı denizaltı Avustralya Donanması’na teslim edilebilmiş ama İsveç Donanması’nın sipariş etmek istediği A26 denizaltısı ile ilgili ciddi sorunlar yaşanmaktaydı. Yönetimi HDW’nin ThyssenKrupp’a satılması ile TKMS’nin eline geçen Kockums, isterlere yönelik maliyetlerin artmasından ötürü İsveç Savunma Bakanlığı’na A26 teklifini vermekte direniyordu ve TKMS, Kockums’un mini denizaltılar üzerine çalışması, konvansiyonel denizaltıları HDW üzerinden yürütmek istiyordu. Ancak 2014 yılından artan Rus denizaltı tehdidi yüzünden A26 denizaltı projesi İsveç için hayati önem kazanmıştı ve İsveç Savunma Bakanlığı projesinin başlatılabilmesi için Hollywood filmlerini aratmayacak bir operasyon düzenledi. (https://www.blt.se/blekinge/sanningen-om-raden-mot-kockums/) İsveç’in Malmö Şehri’nde bulunan ama yönetimi Almanların elinde olan Kockums’a askeri birlikler eşliğinde bir baskın yapıldı ve “çok gizli” seviyede blueprintler ve ekipmanlara el konuldu ve kamyonlara yükleyerek firmadan çıkarıldı. Firmanın İsveçli çalışanları Almanlar tarafından verilen maaş zamlarını dahi kabul etmeyerek firmadan istifa etti ve Saab firmasında görevlerine devam ettiler. Sonuç olarak ThyssenKrupp, Kockums’u Saab’a geri satmak durumunda kaldı. Neticede 2001’de son Collins’in tesliminden sonra İsveç’te 24 yıl boyunca yeni denizaltı inşa edilemedi. Saab A26 denizaltı projesini devraldıysa da İsveç denizaltı endüstrisi süreçte çok ciddi kan ve saygınlık kaybetmiş oldu. A26’nın 2024 olan teslim süresi, inşasının ancak 2022 yılında başlanabilmesi ile 2027’ye ve sonra da 2031’e ötelendi.

Hollanda ihalesinde Saab elini kuvvetlendirebilmek için stratejik bir karar ile tanınan gemi inşa firması Damen ile bir konsorsiyum kurmuştu. Bu ortaklık denizaltı projesinde Hollanda firmalarının katılımının en üst düzeyde olacağı ile ilgili güven vermişse de ihaleyi kazanabilmek için yeterli olmamıştı.

A26 Blekinge Denizaltısı İsveç’in kendini kanıtlamış havadan bağımsız tahrik sistemi Stirling Motoruna sahip. İsveç’in 1960ların sonunda inşa ettiği Sjoorman Sınıfı denizaltıdan itibarenki tüm denizaltıları gibi Blekinge de X formda dümene sahip. X formda dümenin denizi zemine daha kolay oturtmak, her bir dümenle tek olarak denizaltıyı satıha çıkarabilme yönünde kuvvet uygulanabiliyor olması sayesinde sahip olduğu bazı güvenlik avantajları bulunuyor ve bu tipte dümene sahip olan denizaltıların dümenleri yanlardan çıkıntı yapmadığı için denizaltıları limanlara veya diğer denizaltılarla kıyıdan ofset yapacak platformlara ihtiyaç olmadan bordalayabilmek mümkün olmaktadır. (X dümen formunun çalışma mekanizması ile ilgili ayrıntılı bilgileri İTÜ’de vermekte olduğum Denizaltı Tasarımının Temelleri Dersi’nde anlattığım kısma buradan ulaşabilirsiniz: https://youtu.be/0dpVMQybq8Y?t=1095)

Blekinge Denizaltının diğer ilginç bazı özellikleri ise;
⁃ Periskobun yerini alan elektro optikler sayasinde santral dairesi denizaltının yelkenin altında konuşlandırılmaya ihtiyaç kalmadan geminin baş kısmına alınmış durumda. Bu sayede geminin başından kıçına giden personelin sürekli santral dairesinden geçmesine gerek kalmamış bulunuyor.

⁃ Blekinge’ın en ayırt edici özelliği yelkeninde bulunan çeneli katmanlı yapı. İsveçli mühendisler bu formun benzerini ilk önce 1960ların sonunda inşa ettikleri Sjoorman Sınıfı denizaltıda kullanmışlardı. Bu katmanlı yapı denizaltı satıhtayken yelkenden kaynaklanan radar kesit alanını düşürdüğü gibi sualtında da aktif sonar dalgalarını farklı yönlere yansıtarak gürültü kaynak şiddetini düşürmek için kullanılıyor. Çin bu yelken yapısını İsveç’ten görerek Type 039 ve Type 041 denizaltılarına uyarladı bile (https://www.twz.com/41230/chinas-latest-submarine-seems-to-have-lifted-its-sail-design-from-swedens-new-a26-class).
![]()
![]()
![]()
Blekinge Denizaltısı’nda SAT Komandoları ve insansız sualtı araçlarının çıkışı için büyük yatay üstüvane
⁃ Özel Torpido Dairesi: Blekinge Sınıfının torpido dairesi standart denizaltılara göre oldukça farklı olarak tasarlanmış. Flexible Payload multimission portal olarak adlandırılan bu alanda çok büyük, aslında denizaltıların güvertesinde görmeye alışkın olduğumuz SAT intikal araçlarını taşımaya yarayan pusis (dry deck shelter) ları andıran büyük bir kovan yer alıyor. Bu hazne, Sovyetler’in Piranha Sınıfı özel hareket denizaltılarında ve Pakistan’ın CosMoS sınıfı mini denizaltılarında yer alan hazneye benzer şekilde tasarlanmış. Mukavim teknenin baş kısmında yer alan ayrı bir mukavim bölme şeklinde, SAT komandolarının denizaltıya sualtında kolay giriş çıkış yapabilmelerini sağlayan bir üstüvane olarak kullanılabildiği gibi çeşitli tiplerde insansız sualtı araçlarının da bu hazneden denizaltıyı terk etmesi mümkün oluyor.

⁃ Yerli Motor Konusu: İsveç denizaltılarında daha önce Türkiye’nin aslında Tülomsaş Motor Fabrikası’ndan alışkın olduğu bir dizel motor olan Fransız S.E.M.T. Pielstick motorları tercih ediyordu.
Tülomsaş’ın kendi imalat hattında hiçbir lisans kısıtlaması olmadan üretmekte olduğu bu PA4 tipi S.E.M.T. Pielstick dizel jeneratörlerin 180 adedi Fransa, Hollanda, Pakistan, Portekiz, Güney Afrika ve İspanya’ya ait toplam 92 denizaltıda kullanılmıştır. SEMT Pielstick PA4V185SM ve PA4V200SM modelleri (en sondaki SM kısaltması denizaltıya uyumlu hale getirilmiş olduğu versiyonunu ifade etmektedir) Sadece Agusta, Daphne, Walrus gibi konvansiyonel denizaltılarda değil aynı zamanda Le Redourable ve Le Triomphant sınıfı balistik füze (SSBN) ve Rubis sınıfı (SSN) nükleer denizaltılarda da yedek güç kaynağı olarak kullanılmıştır. (https://www.forecastinternational.com/archive/disp_old_pdf.cfm?ARC_ID=1802
). Kockums Tersanesi’nin Avustralya için tasarladığı 3400 tonluk Collins sınıfı Denizaltılar’da ise üç adet Garden Island-Hedemora marka ve HV V18b/15UB (VB210) model 18 silindirli cylinder dizel motorlar kullanılmıştı. Collins Sınıfı Denizaltılar ile Avustralya’nın çok sorun yaşadığı, birçok kaynakta ele alınmıştır bunlardan en önemlisi de Prof. P Joubert tarafından Avustralya Hükümeti için hazırlanmış olan Some Aspects of Submarine Design isimli raporlardır (https://apps.dtic.mil/sti/tr/pdf/ADA428039.pdf) Yaşanılan sorunlardan bir diğeri ise çeşitli kaynaklara yansımış olan (https://nationalinterest.org/blog/buzz/collins-class-most-controversial-submarines-ever-dive-210385) motorların çok gürültülü olduğu ve sıkça sorun çıkardığı idi.

İsveçliler, Gotland sınıfı’nda ise MTU dizelleri kullanmıştı ve zaten 2006 senesinde S.E.M.T.Pielstick’in MAN tarafından satın alınarak piyasadan çekilerek MTU’yu neredeyse tek denizaltı dizel motor firması olarak tekel haline getirmişti. Ancak, elbette yukarıda anlattığım İsveç Hükümeti ile Alman Denizaltı Tersanesi arasında yaşanan gerginlikten ötürü İsveç’in Alman motor hegemonyasından kurtulması gerekiyordu. Bununla ilgili çalışmalar ilk defa 18/20 Haziran 2013 tarihleri arasında Hamburg Almanya’da düzenlenen UDT (Underwater Defence Technology) Konferansı’nda duyuruldu. O zamanlar henüz TKMS’ye ait olan Kockums Tersanesi’nin İsveçli mühendislerinden Jon Grekula, “Integration of Commercial-off-the-Shelf Disel Engines in Submarines” (https://www.yumpu.com/en/document/read/17402713/udt-official-event-guide) isimli bir takdim yaparak A26 Denizaltısı’nın dizel jeneratör ihtiyacı için mevcut denizaltı dizel modellerinin yanı sıra aynı güce sahip kamyon dizellerini de test ettiklerini aktarmıştı. Kamyon firmaları arasındaki yoğun rekabetten ötürü bu dizellerle ilgili çok fazla ArGe çalışmasının yapılmakta olmasından ötürü bu motorların performanslarının denizaltılarda kullanılan dizellere göre çok daha yüksek olduğu, çok daha az arıza çıkardıkları ve motor fiyatlarının ve yedek parça fiyatlarının da kamyon endüstrisindeki rekabetten ötürü çok daha uygun fiyata ve neredeyse her otosanayiden tedarik edilebilecek nitelikte olduğunu anlatmıştı. Bu hedeflerle test ettikleri birçok motor arasından özellikle Scania kamyonlarında tercih edilen kamyonun motorunu A26’da kullanmayı planladıklarını sunumunda aktarmıştı. Daha sonra da açık kaynaklarda Lund Üniversitesi’nde Johan Schantz tarafından hazırlanmış olan “Condition Based Maintenance – Submarine A26” isimli raporda (https://www.lunduniversity.lu.se/lup/publication/3731759) Scania D16M dizellerinin ciddi şekilde değerlendirildiğine rastlamıştık. Neticede de zaten artık Scania kendi web sitesinde V8 diesel motorlarının Swedish Defence Materiel Administration (FMV) tarafından A26 Blekinge Denizaltısı için seçilmiş olduğunu resmen duyurdu. (https://www.scania.com/group/en/home/newsroom/news/2025/rising-demand-for-scania-engines-for-defence-applications.html)
Hollanda Denizaltı İhalesi ve Blekinge Denizaltısındaki Gecikme
Tüm bu yeni özellikleri ile A26 Blekinge Denizaltısı 5. Jenerasyon bir SSK tipi olarak kabul ediliyor. Hollanda ihalesinde Saab elini kuvvetlendirebilmek için stratejik bir karar ile, tanınan gemi inşa firması Damen ile bir konsorsiyum kurmuştu. Bu ortaklık denizaltı projesinde her ülkenin isteyeceği gibi teknoloji transferini ve Hollanda firmalarının projeye katılımın en üst düzeye çıkaracak ve Hollanda’nın unutulan denizaltı know-howını yeniden kazanmasını sağlayacaktı. Ancak Kockums’un mirasını devralan Saab tarafından 2001’de son Collins’in tesliminden sonra İsveç’te 24 yıl boyunca yeni denizaltı inşa edilmemiş olması Hollanda ihalesinde ciddi bir handikap olarak görüldü. A26’nın 2024 olan teslim süresi, inşasının ancak 2022 yılında nedeniyle önce 2027’ye ve sonra da 2031’e ötelendi. (https://www.navalnews.com/naval-news/2025/10/swedens-a26-submarine-programme-faces-new-delays/) Projenin henüz tamamlanmış ve kendini kanıtlamamış olması nedeniyle de Hollanda projeye dahil olmayı çok riskli buldu ve Fransızların kendini kanıtlamış nükleer denizaltıları Suffren’in dizel elektrik versiyonu olan Baracuda Hollanda tarafından tercih edildi.

Polonya Denizaltıcılık Geçmişi ve Orca Yeni Denizaltı İhalesi
Polonya’nın ilk denizaltıları ülkenin Sovyetler Birliği üyesi olmamasına rağmen Birlik’in yoğun etkisi altında olduğu sosyalist dönemde SSCB’de hizmet dışına çıkarıldıktan sonra Polonya’ya kiralanan altı adet M-Class (Project 96) Denizaltıların 1955’de hizmete girmesi ile başlamıştır. Bu denizaltılar 1960ların ortalarında görevden ayrılmıştır. Bu süreçte Gdynia’da yer alan Deniz Harp Okulu ve Gemi İnşaatı ve Gemi Makinaları Enstitüsü tarafından Blotniak adı verilen iki mini torpido atabilen ve bir sualtı komandosu tarafından kontrol edilebilen ıslak tip bir intikal aracı geliştirilmiştir.

Polonya modern bir denizaltıya ise Nizhniy Novgorod’da yer alan Krasnoe Sermovo Tersanesi’nde inşa edilmiş olan Sovyet konvansiyonel denizaltısı Kilo sınıfı (Project 877E) ORP Orzeł (291)’in 1986 yılının yazında hizmete girmesiyle kavuşabilmiştir. Polonya 1999 yılında NATO’ya girdikten sonra ise Norveç Donanması’nda hizmet veren Alman Type 205 denizaltılarının dizaynı baz alınarak geliştirilmiş Kobben Sınıfı Denizaltılar’dan beş tanesi 2002 ve 2003’te Polonya Deniz Kuvvetleri’nin hizmetine girmiş ve 2021’e kadar görev yapmışlardır.

Bugün halen Polonya’nın tek aktif denizaltısı olarak bilinen Orzeł geniş kapsamlı bir overhol için 2014’de Gydnia’da bulunan Polonya Askeri Tersanesi’ne çekilmiştir. 2014-2017 arasında tersanede kalan gemide bir dizi kaza meydana gelmiş ve Polonya-Rusya arasındaki politik sıkıntılardan kaynaklanan yedek parça sorunlarıyla oyalanılmış ve onarımlar ancak 2017’de tamamlanarak denizaltı servise girebilmiştir. 2017-2021 yılları arasında görev yapan gemi daha sonra 2021 yılında yeniden bakıma girmiş ve bu süreçten neredeyse günümüze kadar da sorun üstüne sorun yaşamış ve bir türlü aktif servise alınamamıştır. 28 Kasım 2025’te Świnoujście’de düzenlenecek törenlere katılacağı duyurulan gemide 26 Kasım 2025’de ciddi bir sorun yaşanmış ve geminin dizel jeneratör sisteminin arıza yaptığı ve yeniden tersaneye döneceği açıklanmıştır. Bunun hemen ardından da Polonya’nın Orca Programı’nda Saab’ın A26 Blekinge Sınıfı Denizaltısı’nın seçildiği açıklanmıştır. İlk denizaltının tesliminin 2030’da yapılabilecek olması sebebiyle de bu süre içerisinde Polonya’nın denizaltısız kalmaması ve personelin İsveç denizaltılarına uyum sağlaması amacıyla da İsveç Donanması tarafından bir adet Gotland Sınıfı’nın Polonya’ya kiralanacağı basına yansımıştır.

Polonya’nın Hollanda’nın kendi denizaltı ihalesinde gösterdiği muhafazakar tutumu göstermeyerek risk alması ve 24 yıldır denizaltı inşa etmemiş Saab’dan kendini kanıtlamamış bir denizaltı sınıfını tercih ediyor olması kayda değerdir. (https://www.saab.com/newsroom/press-releases/2025/sweden-and-saab-selected-for-polands-new-submarines) . İsveç, inşasına 2024’te başladığı A26 sınıfının ilk denizaltısı HSwMS Blekinge’i bahriyesine 2031’de katabilecekken Polonya’ya Orca Programının ilk denizaltısını nasıl 2030’da teslim edeceğini anlamak çok güç. Henüz anlaşmanın detayları çok bilinmemekle beraber İsveç’in A26’nın planlananın çok üstüne çıkan tasarım masraflarını Polonya’yla paylaşabilmek için büyük tavizlerde bulunduğunu tahmin etmek zor değil.