Selçuklu Devleti Oğuzlar’ın Kınık boyuna mensup olup, adını Oğuz Devleti’nin ordu kumandanı Selçuk Bey’den alır. Selçuk Bey’in 1009 yılında vefatının ardından Oğuzların başına Arslan Yabgu geçer. Arslan Yabgu Oğuzları Horasan bölgesine ulaştırmaya çalıştırsa da bunu başaramaz. Gazneli Mahmud ile girdiği mücadele sonucunda esir düşer ve hapiste vefat eder. Bu vefatın ardından Oğuzlar, Selçuk Bey’in oğullarından Tuğrul ve Çağrı Bey etrafında toplanırlar. Liderliği devraldıktan sonra Tuğrul ve Çağrı Bey, Oğuzları Horasan bölgesine yerleştirmeyi başarır ve burada Selçuklu Devleti’nin temellerini atar. Selçuklular Gazneliler ile yaptıkları Dandanakan Savaşını kazanarak Horasan bölgesinin hakimi olurlar.
1063 yılında Selçuklu tahtına Sultan Alparslan geçti. Sultan Alparslan’ın en büyük hedefi, Anadolu ve Mısır’a hâkim olarak denizlere ulaşmaktı. Bu amaç için 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası’nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen ile mücadele etmiş ve kesin bir zafer elde etmiştir. Bu zafer ile Anadolu’nun kapıları Türkler için tümüyle açılmıştır. Malazgirt meydan muharabesi sonucunda yurt arayışındaki Türk kavimleri Anadoluya göç etmeye başlamıştır. Bu durum ileride Haçlı Seferlerinin başlamasına sebep olacaktır.
1072 yılında Sultan Melikşâh Selçuklu tahtına oturdu. Melikşâh döneminde İstanbul’a komşu olan İzmit’e kadar ulaşan topraklar, Selçuklu İmparatorluğu’nun ulaştığı en geniş sınırlar oldu. Doğuda Seyhun Nehri ve Tanrı Dağları’ndan batıda Akdeniz ve Boğazlar’a, kuzeyde Kafkas Dağlarından, güneyde Hint Denizine kadar ulaşılmıştır.
Tarihi milattan binlerce yıl önceye dayanan Türkler, ilk defa üç tarafı denizlerle çevrili olan Anadolu’ya gelince, denizcilik ile ilgilenmişler ve etkinliklerde bulunmuşlardır. Peki Batı Türkistan’ın Hazar Denizi kıyılarına ulaşmış, Avrupa ve Asya sahillerinden deniz ile temasa geçmiş olan Türkler için neden denizcilik faaliyeletleri Anadolu’da başlamış oldu? Geçmiş dönem çağlarında Türklerin denizcilik etkinlikleri yaptığına dair yazılı bir eser ortaya konulamadığı için, Türkler için denizcilik serüveni Anadolu’ya gelince başlamış oldu.
Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurulan Anadolu Selçuklu Devleti (1075) ile Türkler, denizlerle ilgilenmeye ve denizcilik yapmaya başlamışlarıdır. Anadolu Selçuklu Devleti’nde denizcilik alanındaki ilk faaliyet, Süleyman Şah’ın vekili Ebu’l Kâsım tarafından başlatıldı. İlk olarak Ebu’l-Kâsım zamanında Türkler, Marmara kıyılarında bir tersane inşa etmişlerdir. Anadolu’daki ilk Türk deniz filosu 33 yelkenli gemi ve 17 kürekli gemiden oluşuyordu.
Türklerin denizlerde faaliyet göstermeden Anadolu’da barınması güçtü. Çünkü bir millet iaşe(beslenme) maddeleri, ham maddeleri gibi bir takım zaruri ihtiyaçlarını sağlamada dünyanın en büyük ve uygun ulaştırma araçları olan gemilere ve dolayısıyla deniz yoluna muhtaçtır. Selçuklu Devleti de yaşayabilmek, halkını güven içinde yaşatmak için deniz politikasına önem vermek zorundaydı.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin coğrafi yapısına bakıldığı zaman bir kara devleti hüviyetindedir. Türkiye Selçukluları, denizleri yeni şehirleri fethetmek ve daha önce denizlere kıyısı olan veya denizlere yakın olan yerleri korumak maksadıyla kullanmışlardır. Türkiye Selçuklularının denizcilik faaliyetleri genel olarak kısıtlı bir alan ile sınırlı kalmıştır. Bundan dolayı Türkiye Selçukluları denizleri daha çok ticari bir saha olarak görmüşler, dış politikalarını da buna göre yeniden şekillendirmişlerdir. Türkiye Selçuklularının fetih girişimlerine bakıldığı zaman asıl amacın limanlara ulaşmak olduğu görülür.
Ayrıca Türkiye Selçukluları tarafından Karadeniz’in yanı sıra Akdeniz’de özellikle Antalya ve Alanya sahillerinde de Venedik ve Cenovalılara karşı üstünlük kurulmuş ve Kıbrıs Krallığı da dâhil bu devletlerle iki tarafın da menfaatlerine olacak şekilde ticari antlaşmalar imzalanarak devletlerarası ekonomi canlı tutulmuştur.
Günümüz devletlerinde olduğu gibi, geçmişte de devletlerin ticari hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için uçsuz bucaksız denizler ve gemiler ana yapı taşı olmuştur. Bundan dolayı Anadolu Selçukluları da denize ve denizciliğe önem vermiştir. Ancak Asya’dan gelen Moğolların istilası sonucu Anadolu’da ekonomik ve sosyal faaliyetler çok büyük yara almıştır. Bu durum sonucunda yeni Türkmen Beylikleri kurulmaya başlamış ve Anadolu Selçuklu devletinin başlattığı denizlicik faaliyetlerini Aydınoğulları ve Menteşeoğulları devralmıştır.
Selçukluların Suğdak Seferi:
Moğollar’ın istilası sonrası Bizanslılar’ın hakimiyetine giren ve Hazar Türkleri’nin yoğun bir şekilde yaşadığı bölge olan Suğdak Şehri’nden dönemin Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad’a çok yoğun şikayetler ve yardım talepleri gelmekteydi. Nitekim Alâeddin Keykubad’ın, Kırım’da Karadeniz sahilinde önemli bir ticaret şehri olan ve Moğol akınları sırasında Rumlar’ın eline düşen Suğdak’ı kurtarması için Kastamonu uç beyi Hüsâmeddin Çoban’ı görevlendirmiştir. Hüsâmeddin Çoban kumandasındaki Türk donanmasıyla Kırım sahiline başarılı bir çıkarma yapmış ve Suğdak’ı kurtarmıştır. Böylece iyi bir kumandan olduğunu bu deniz seferinde de ispatladıktan sonra, başka elçiler göndererek Kıpçak Hanı’nın ve Rus Knezleri’nin itaatlerini de sağladı. Suğdak’ta iki haftadan az bir zaman içinde büyük bir cami yaptıran ve buraya imam ve müezzinler göndererek, şehre de bir kadı tayin eden Hüsâmeddin Çoban daha sonra bol ganimetle Kastamonu’ya dönmüştür. Bu fetih, Sinop limanında kısa sürede meydana getirilen Türk donanmasının kudretini ve Selçukluların Trabzon Rumlarından daha üstün bir filoya sahip olduklarını göstermesi bakımından son derece önemlidir.
Şehrin fethiyle beraber bölgede yaşayan Hazar Türkleri rahat bir nefes almış ve bölge halkının huzur ve güvenliği tesis edilmiştir. Anadolu ve Kırım arasındaki bağlantı kurulmuş ve bölge ticareti hızlanmıştır.
Kirman Selçukluları ve Umman Seferi:
Dandanakan Savaşıyla Gaznelileri mağlup eden Selçuklu beyleri, bu zafer sonrası Merv’de bir araya gelerek kurultay oluşturdular.
Ele geçirdikleri toprakları Türk hâkimiyet geleneğine uygun olarak hanedan üyeleri arasında paylaştırmışlardır. Tabes vilayeti, Kirman bölgesi ve Kuhistan havalisi, Çağrı Bey’in büyük oğlu Kavurd’un payına düşmüştür.
Kirman, İran’ın güneyinde bir eyalet olan ve bugün de merkezini oluşturan şehrin adıdır. İsminin asıl kullanımı Kermân olmakla beraber şimdi genellikle Kirman denilmektedir. İran’ın merkezi çölü olan Deşt-i Lût’un güney batısında bulunan Kirman, doğuda Belucistân ve Sistan, kuzeyde Horasan, kuzey batıda İsfahan ve batıda Fars illeri ile çevrilidir. Güneyde ise, Fars ve Umman körfezleri ile sınırlanmıştır.
Melik Kavurd, ülkesini kalkındırmak için dikkatini zengin ve çeşitli hazinelerle dolu Umman’a çevirdi. Şehir çok yoğun çatışamalar geçirmişti ve son olarak Büheyvilerin kontrolü altındaydı. Ancak Umman’a ulaşmak için Selçuklular’ın denizden geçmeleri gerekmekteydi. Bunun için Kavurd, Hürmüz emiri Bedr İsa Caşu ile anlaşarak askerlerini Umman’a geçirmek için gemiler hazırlamasını istedi, hazırlanan gemilerle Umman sahillerine geçti. Selçuklular’ın Umman sahilinde görülmesi Büveyhi hâkimi Şehriyar’ın hiç beklemediği bir durumdu, bu nedenle hazırlıksız yakalandı ve kaçmayı tercih etti. Bu durum karşısında Kavurd, hiçbir mukavemetle karşılaşmadan Umman’a hâkim olmuştur.
Kavurd, Selçuklu tarihinde ilk deniz aşırı sefer düzenleyen kişi unvanına sahiptir.12 Böylece Selçuklu tarihinde ilk defa deniz aşırı bir sefer gerçekleştirilmiş olmuştur.
Yazar: Hamza Kızılkaya
KAYNAKÇA:
- Selçuklu Devri – Prof.Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay.
- ANADOLU SELÇUKLULARINDA DENİZCİLİK FAALİYETLERİ – Dr.Mustafa GÜL – Dr. Mustafa BALCIOĞLU
- Adnan AKGÜN , TÜRKİYE SELÇUKLULARI ZAMANINDA
- DENİZCİLİK FAALİYETLERİ VE DENİZ TİCARİ ANTLAŞMALARI,
- Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı: 5, 2020
- Dr. Muhsin Kadıoğlu – Türk Denizcilik Tarihi
- TDV İslam Ansiklopedisi , 18.cilt , s.513
- Türkiye Selçuklu Devleti’nin Karadeniz’deki Siyasî ve Askerî Faaliyetleri , Tülay Metin , Akademik İncelemeler Cilt:3 Sayı:2 Yıl:2008
- KİRMAN SELÇUKLULARININ BÜYÜK SELÇUKLULAR, MELİKLİKLER VE ATABEYLİKLERLE OLAN MÜNASEBETLERİ Hümeyra ÖZYURT Yüksek Lisans Tezi Tarih Anabilim Dalı 2017
- Hasan Akyol, s.196 – 197
- Erdoğan Merçil, Kirman Selçukluları s.1 –s.17