Son günlerde sıkça gündeme gelen bir konu var: Türkiye ve Suriye arasında Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması. Bu önemli adım, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını güvence altına alma stratejisinin bir parçası olarak görülüyor. Ancak bu anlaşmanın önemi yalnızca iki ülke arasındaki ilişkilerle sınırlı değil. Bölgedeki dengeleri doğru analiz etmek, konuyu daha derinlemesine anlamak için şart.
Kıbrıs: Doğu Akdeniz’in Kilidi
Türkiye, Kıbrıs Adası’nda iki devletli bir çözüm modelini savunuyor. Bu model, adada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) var olmasını öngörüyor. Ancak ne yazık ki, KKTC’yi tanıyan devletlerin olmaması, uluslararası arenada önemli bir handikap yaratıyor. Diğer yandan GKRY, Avrupa Birliği üyeliğini kullanarak bölgesel ve küresel güçlerle stratejik ortaklıklar kurmaya devam ediyor. İsrail, Yunanistan, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerle karşılıklı fayda esasına dayalı ilişkiler geliştiren GKRY, bu durumu kendi lehine avantaja çevirmekte oldukça başarılı. Türkiye’nin bu süreçte masadan uzak kalması, Kıbrıs kilidini her geçen gün daha da aşılmaz hale getirmiştir.
Kıbrıs, yalnızca bir ada değil; aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının ve stratejik geçiş yollarının kalbinde yer alıyor. Bu nedenle, Kıbrıs meselesi çözülmeden bölgedeki sorunların kalıcı bir çözüme kavuşması oldukça zor görünüyor.
Türkiye-Suriye MEB Anlaşmasının Önemi
Suriye ile yapılacak bir MEB anlaşması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki “Mavi Vatan” stratejisinin güçlü bir adımı olacaktır. Ancak bu anlaşmayı gerçekleştirmek için dikkat edilmesi gereken bazı önemli hususlar bulunuyor. Suriye’nin mevcut siyasi durumu, uluslararası tanınırlığı olmayan bir geçici hükümet tarafından yönetiliyor. Bu durum, Türkiye’nin yapacağı olası bir anlaşmanın uluslararası hukuk bağlamında kabul görmesini şu an için zorlaştırsa da, Suriye’deki siyasi istikrar sağlandığında bu engel aşılabilir.
Bununla birlikte, böyle bir anlaşma, Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı blokların dengelerini değiştirebilir. Yunanistan, İsrail, Mısır ve GKRY gibi ülkeler, bölgede Türkiye’yi yalnızlaştırma politikası güderken, Suriye ile yapılacak bir MEB anlaşması Türkiye’nin elini güçlendirebilir.
Anahtar Kıbrıs
Türkiye-Suriye MEB anlaşması kuşkusuz önemli bir adım olsa da, bölgedeki asıl kilit sorun Kıbrıs’tır. Kıbrıs’taki düğüm çözülmeden, Doğu Akdeniz’deki diğer sorunların çözülmesi mümkün görünmüyor. Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki devletli çözüm vizyonu, yalnızca ada üzerindeki hakların değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki stratejik varlığının da garantisi olacaktır.
Mavi Vatan’ın Geleceğinde Kıbrıs
Doğu Akdeniz’de güçlü olmak için denizlerde varlık göstermek, denizlerde varlık göstermek içinse Mavi Vatan’ı savunmak zorundayız. Türkiye’nin enerji kaynaklarına ulaşması ve denizlerdeki haklarını koruması, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve askeri bir gerekliliktir. Türkiye, tarih boyunca her zaman mazlumun ve doğrunun yanında olmayı ilke edinmiş bir ülke olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) haklı davasını kararlılıkla savunmaya devam etmelidir. KKTC’nin uluslararası alanda tanınması ve Doğu Akdeniz’deki haklarının korunması, Türkiye’nin stratejik önceliklerinden biridir.
Sonuç olarak, Türkiye-Suriye MEB anlaşması ve Kıbrıs meselesi birbirinden bağımsız düşünülmemeli. Kıbrıs’taki çözüm, yalnızca adanın değil, tüm Doğu Akdeniz’in geleceğini belirleyecek nitelikte.
#GelecekMaviVatan