Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EastMed Gas Forum/EMGF) İsrail’in öncülüğünde ABD destekli bir projedir. Proje, Doğu Akdeniz bölgesindeki geri kazanılabilir gaz kaynaklarının çıkartılması ve pazara sunulması üzerine tasarlanmış gibi görünmektedir. Forum’un tarafları İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Filistin Devleti, Yunanistan, Mısır, Lübnan ve İtalya’dır. Bölgedeki gazın çıkarılıp Avrupa ve Doğu Asya pazarına açılması planlanmakta ve bölgesel kalkınmayı hedeflemektedir. Politik açıdan ise İsrail’in bölgede siyasi otoritesini güçlendirmek ve maliyetli sürecin taraflar arasında paylaşımı ile ekonomik gelişmeyi amaçlamasıdır. Forum Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenmektedir. Diğer taraftan Fransa da kalıcı gözlemci olarak yer almaktadır.
Doğu Akdeniz’in enerji anlamında önemi 2000’li yılların başlarında anlaşılmaya başlanmıştır. Amerikan Jeolojik Araştırmalar Enstitüsü’nün (The U.S. Geological Survey) 2010 yılında yaptığı keşiflerle Doğu Akdeniz, Nil ve Levant havzasında zengin doğal gaz ve petrol (3,5 milyar varil ham petrol, 10 trilyon m3 doğal gaz rezervi) tahmininde bulunması bölgesel güçlerin ve bölge dışı aktörlerin ilgisini bölgeye çekmiştir. Ülkeler enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve ekonomik gelişim için bölgede rekabet içerisine girmiştir.
EMGF’nin kuruluşu için derin bir sürecin incelenmesi gerekmektedir. Üye devletlerin 14 Ocak 2019 tarihindeki Kahire’de düzenlenen toplantısına kadar enerji ve enerji güvenliği üzerine birçok adım atılmış ve bunların neticesinde iş birliğinin önemi vurgulanmıştır. Bahsedildiği üzere Amerikan Jeolojik Araştırmalar Enstitüsü’nün araştırmaları sonucu keşfedilen rezervler bölgedeki birçok devletin çalışmalarına ivme kazandırmıştır. Mısır’ın 2005’te İdku ve Damietta LNG tesislerindeki çalışmalar sonucu kendi enerji ihtiyacını karşılaması uzun yılları kapsamasına rağmen bölgedeki diğer aktörleri de harekete geçirmiştir. Diğer taraftan İsrail’in 2011’de keşfettiği Leviathan, bölgede bulunan en büyük sahalardan birisidir. Doğu Akdeniz ülkelerinden Ürdün ise elektrik üretiminde %80 doğal gaza bağımlı olduğu için bu keşifler Ürdün için yeni ithalat kanalları oluşturmuştur. EastMed Boru Hattı projesi ile bölgedeki doğal gaz kaynağının Avrupa’ya transfer edilmesinde ise Güney Kıbrıs, Girit Adası ve Mora Yarımadası önemli bir rol oynamaktadır.
EastMed Projesi bölgedeki aktörler için birçok konuda önem arz etmektedir. Başlıca konulardan birisi enerji güvenliği iken İsrail için Arap Devletlerin siyasi baskısından kurtaracak bir yol olarak görülmektedir. Ekonomik bir getiri sağladığı gibi proje aynı zamanda siyasi prestiji ve dış siyasette ülkeler üzerindeki vesayetin kırılmasını da beraberinde getirmektedir.
EastMed Projesi’nin temellerine bakıldığı zaman bölgedeki devletlerin ayrı ayrı gerçekleştirdikleri faaliyetlerin bir çatı altında toplandığını görmekteyiz. Bunun için ilk adımın Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan tarafından Ekim 2018’de atılmıştır. Doğu Akdeniz Gaz Forumu kurma kararında dahil edilecek devletler, Doğu Akdeniz’de gaz üreten devletler ve transit ülkeler olarak tanımlanmıştır.
Türkiye ve EMGF
Forum’un kurulması ile üretici, taşıyıcı ve alıcı ülkeler arasındaki iş birliğinin arttırılması ve açık denizlerdeki enerji konusundaki çatışmaların minimal seviyede tutulması izlenimi verilmiştir. Ancak birçok akademisyen Forum’un amacının ve işleyişinin bunun ötesinde olduğunu vurgulamaktadır. Doğu Akdeniz ülkesi olan Libya, Türkiye (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de dahil olmak üzere) ve Suriye’nin Forum’un kapsamında olmaması beraberinde soru işaretleri getirmiştir. Suriye’nin Doğu Akdeniz’deki durumu iç savaştan dolayı belirsiz olmasına karşın, iç savaşa doğrudan ya da dolaylı yoldan dahil olan aktörler Suriye’nin Doğu Akdeniz’deki konumunu kullanmak istemektedir. Ancak Türkiye ve KKTC için durum daha karmaşık ve açıklanması zor bir haldedir.
Doğu Akdeniz konumu gereği ve hidrokarbon rezervleri açısından hem bölgesel aktörler hem de bölge dışı aktörler için önemli bir bölgedir. Ancak bölgenin önemi arttıkça ülkeler arasında deniz yetki alanları ile ilgili tartışmalar ortaya çıkmıştır. EMGF tam bu dönemde tartışmaların tırmanmasına sebep olmuştur. Forum incelendiği zaman Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin aleyhine olduğu görülmektedir.
Türkiye açısından bölgedeki gelişmeler ve EMGF tehdit olarak görülmektedir. Açık denizlerdeki varlığının ve hukuki hakkının bir gaspı olarak görülmektedir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki komşularının “maksimalist iddiaları” Türkiye’yi fiilen sıkıştırmakta ve ekonomik anlamda gelişimine engel olmaktadır. Diğer taraftan Türkiye, Kıbrıs adasındaki Türklerin varlığını ve haklarını korumak için de bölgede mücadele vermektedir. Adanın kaynaklarının sadece Kıbrıslı Rumların kontrolü altında olması ve Kıbrıslı Türklerin haklarının Kıbrıslı Rumlar tarafından ihlal edilmesi Türkiye’yi rahatsız etmektedir. Türkiye’nin bu konuda sadece stratejik bir konumu değil aynı zamanda tarihi bir görevi olduğu da vurgulanmalıdır. Ancak Türkiye’nin bölgedeki hak arayışları Suriye’de gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlardan dolayı uluslararası arenada zarar görmektedir. Çünkü Suriye’deki gelişmeler ve faaliyetler birçok bölge dışı aktörü etkilemekte ve bu aktörlerin Doğu Akdeniz’deki rolü Türkiye’nin önünde bir engel teşkil etmektedir. Bunlara ek olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de elini güçlendirmek adına Libya’da varlık göstermesi birçok küresel aktörü rahatsız etmekte ve Türkiye’nin uluslararası hukuka dayalı olan açık denizlerdeki hak arayışına ket vurmaktadır.
Türkiye aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki enerji gelişmelerinin ve ortaklıklarının dışında kalmak istemiyor. Türkiye’nin bölgede gösterdiği sarsılmaz irade aleyhine olan gelişmeler karşısında emin adımlar atabileceğini göstermiştir. Kıbrıs kıyılarında yürüttüğü keşif faaliyetleri sonucu ENI’nin 2018’deki blok 3’deki sondaj programını engellemiştir. Libya ile “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına” ilişkin mutabakatın imzalanması ile bölgedeki diğer aktörlere cevap vermiştir.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de diplomatik hamleler yaptığı gibi son dönemlerde sert gücünü de göstererek hak iddiasındaki ısrarını diğer bölgesel güçlere göstermiştir. 2020’de Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Hafter güçleri arasındaki çatışmada Türkiye BM’in tanıdığı UMH’yi desteklemek için Libya açıklarında savaş gemileri konuşlandırmıştı. Aynı zamanda Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren sismik araştırma gemilerine ve sondaj gemilerine refakat edilmiştir. Türkiye bu şekilde deniz yetki alanlarına girmeye teşebbüs eden unsurlara boy gösterisinde bulunmuştur. Doğu Akdeniz’de gambot diplomasisine de zaman zaman başvurduğunu bu şekilde görmekteyiz.
Gambot diplomasisine başvurulmasının sebepleri arasında belki de en önemlisi EMGF’nin Türkiye’yi kuşatmayı ve Münhasır Ekonomik Bölgesini üçte birinden daha azına indirmeyi (TÜDAV 2019) amaçlaması Türkiye için egemenliğine yönelik bir tehdit olarak görülmektedir. Bu yüzden Türkiye bölgede sert güç uygulayabileceğinin mesajını vermektedir. Aynı zamanda Kıbrıs Rum Yönetimi’nin açık denizlerdeki faaliyetleri Türkiye’nin MEB olarak deklare ettiği alanlarda gerçekleşmektedir. Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’nin asimetrik askeri ve ekonomik gücünü dengelemek için bölgedeki diğer devletler ile ittifaklar kurmuşlardır. EMGF’ye üye devletlere bakıldığında ise çoğunun Türkiye ile çeşitli konularda çatışma içerisinde olduğu görülmektedir. Türkiye’nin bölgede tehdit unsuru olarak görülmesi ve uluslararası hukuka dayanan hak iddialarının görmezden gelinmesi sonucu bölge devletleri ile gerilim zaman zaman tırmanmaktadır. 2019’da Mısır Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye açık mesajlar vermek için katılımcılar arasında askeri bir iş birliği kurulacağı da dile getirmiştir (Al-Monitor 2019b).
Sonuç
Doğu Akdeniz Bölgesi doğal gaz ve hidrokarbon açısından zengin bir bölge olduğu için bölgedeki devletlerin enerji ihtiyacını karşılama ve ihracatlarını arttırma potansiyeline sahiptir (Mısır örneğinde olduğu gibi). Türkiye için Doğu Akdeniz bu yüzden önemlidir. Hem batılı devletlerin vesayetinden kurtulmak hem de açık denizlerdeki haklarını korumak için Türkiye diplomaside sarsılmaz bir dirayet göstermekte, gerektiğinde sert güç uygulayabileceğini defaatle göstermiştir. Diğer taraftan bölgedeki devletlerle normalleşmeye ve diplomatik ilişkilerin iyileştirilmesine önem veren Türkiye, anlaşmazlıkların çözülmesi için yoğun mesai harcamaktadır.
MİSAFİR YAZAR:
Ömerhan ERDEMİR (Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğrencisi, Asya & Pasifik Araştırmacısı)
Misafir yazar tarafından MaviVatan.net için özel yazılmıştır. Yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
Kaynakça:
- https://stratejikortak.com/2023/04/gambot-diplomasi-ve-turkiye.html e.t: 24/02/2024 14.12
- KÖKYAY Ferhat, Enerji Güvenliği Ekseninde Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Ekonomi, Politika & Finans Araştırmaları Dergisi, 2021, 6(1): 216-239
- https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54244760
- ÇUBUKÇUOĞLU, S. Süha (2021), “Energy Allıance in a Turbulent Regıon: What are Implıcatıons of the East Med Gas Forum For Turkey?”, Ulusam Türkiye Politik Çalışmalar Dergisi, 1(1): 13-22.
- Mona Sukkarieh, The East Mediterranean Gas Forum:: Regional Cooperation Amid Conflicting Interests, 2021