Deniz, tarihin seyri içerisinde devletlerin gerek refahları ve gerekse güvenlikleri için vazgeçilmez önemde ve öncelikte bir konumda bulunmaktadır.
Coğrafyaları gereği denizlerle bağlantısı olan devletler güçlerinin zirvesine denizlerde de güçlü oldukları dönemde ulaşmışlardır. Denizleri bir savunma alanı; emperyalist emelleri için güç intikal alanı; ticaret ve mal mübadelesi için ulaştırma ortamı; bilimsel ve teknolojik gelişim için meydan okuma alanı olarak kullanan devletler tarihin her döneminde güçlerini koruyabilmiş, uzak bölgelerde hâkimiyet kurabilmiş ve bu bölgelerden elde ettikleri kaynakları ana vatanlarında sermaye birikimine ve sanayi yatırımlarına dönüştürme olanağına sahip olmuşlardır.
İngiltere örneğinde olduğu gibi günümüzde sanayi toplumu ve bilgi toplumu olarak sınıflandırılabilecek devletler denizci devlet ve deniz devleti sürecini başarıyla yürüten devletler olmuştur. Hollanda, İspanya, Portekiz de nispeten bu ülkelerden sayılabilir.
Deniz Kuvvetleri sahip olduğu; esneklik, uzun süreli harekat yeteneği, sürdürülebilir ateş gücü, kendi kendine yeterlilik, hareketlilik, açık denizleri serbestçe kullanabilme, kriz alanlarına intikal için kara ve hava ülkelerinden geçiş izni gibi kısıtlamalara tabi olmama; özellikleri dahilinde bir krizde başlangıçtan itibaren en etkin ve esnek şekilde kullanılabilen bir kuvvet olma özelliğine sahiptir.
Ticaret ve onun ayrılmaz parçası deniz ulaştırması olduğu sürece bu ticareti, ticaret rotalarını ve terminal limanlarını korumak devletin silahlı kuvvetlerinin en önemli vazifelerinden biri olmuştur. Diğer bir deyişle deniz gücünün ortaya çıkan denizleri ticaret yolu olarak kullanmak; düşmanlara ise bu hakkı reddetmek şeklinde olmuştur. Ticaret oldukça refah artmış, refah arttıkça kara ordusu ve donanma güçlenmiş ve hâkimiyet alanları bu doğrultuda genişlemiştir.
Bu gelişme içinde donanmalar sanayi devriminin bayraktarlığını ve liderliğini yapmış, yelken, buhar gücü, ardından elektrik ve içten yanmalı motorlarının icadıyla donanmalar özellikle 19. yüzyıl sonunda tahmin ötesi büyüme ve ateş gücü yeteneğine kavuşmuşlardır. 1898 yılının Jane’s Fighting Ships kataloğunda 22 ülke deniz kuvvetleri yer alırken, 2000 yılında 160 ülke Deniz Kuvvetleri bu katalogda yer almıştır.
Lord Palmerston (Birleşik Krallık Başbakanı 1855-1865) bir zamanlar diplomatların ve protokol kurallarının kendileri için çok yararlı olduklarını belirtmesine rağmen, esas düşüncesi iyi görevlendirilmiş bir gemiden daha iyi bir barış koruyucu olamayacağı idi. Palmerston’un, Britanya Donanmasının deniz aşırı İngiliz kuvvetinin yansıtılmasında anahtar rolü olduğuna ilişkin inancı, barış zamanı dünya çapında İngiliz dışişleri ve savunma politikası inisiyatifini güçlendirmede deniz kuvvetleri unsurlarını kullanmasında görülebilir. Onun bu tutucu tavrı, gambot diplomasisi olarak uygun ifade edilebilir. Britanya’nın imparatorluk günlerinden beri teknolojik ilerlemeler deniz araçları üzerinde devrim niteliğinde gelişmeler yaratmasına rağmen, bir buçuk asır sonra Palmerston’ un deniz politikasını kullanmasının arkasındaki prensipler hala doğruluğunu ve geçerliliğini korumaktadır. Deniz kuvveti bir ülkenin ilgi ve alakalarını savunmaya ve başka ulusların kararlarını etkilemeye halen devam etmektedir.
Geçmişten beri dünyada meydana gelen büyük değişikliklere rağmen, donanmanın kıyı devletlerine karşı baskıcı rolü neredeyse hiç değişmemiştir. Donanma dost ve düşmana karşı güç gösterisi için çok uygundur. Bu, donanmanın dinamik varlığına dayanan, askeri destekli politik sorun çözücü olabilme rolüdür. Barış zamanı harekât başarısı, belli bir ülkeye belirli bir görev için gönderilen kuvvetin ateş gücünden dolayı değil, üzerine kuvvet gönderilen ülkenin diğer ülkenin neler yapabileceği konusundaki değerlendirmeden meydana gelmektedir.
Gambot Diplomasisi ve Bayrak Gösterme:
Esas olarak “Gambot Diplomasisi” bir kuvvetin belirli bir harekâtta kullanılması, hatta kısıtlı kullanılması değil bir deniz faaliyetinin savaşsız amacına ulaşması bahsi ile sınırlıdır. Bu herhangi bir baskı politikasının amacının, “belli bir hedefi elde etmede başarı” olmasından beri önemli bir ayırımdır. Eğer başlangıçta uygulanan deniz harekâtı istemeden iki tarafı savaşa götürürse nihai hedef kaybedilebilir veya taviz verilmek zorunda kalınabilir. 1982 yılında yaşanan Falkland Adaları Savaşı buna örnek verilebilir.
Doğal olarak gambot diplomasisi, hasım ülkelere karşı politikalarını deniz kuvvetinin pratik gösterisi ile desteklemek isteyen hükümetler tarafından yıllarca düzenli bir şekilde kullanılmaktadır. Bu zorbalık, kahramanlık gösterisi, mantıksızlık ve zamana uymama olarak yorumlanabilir ama diplomasi sanatının yetersiz olduğu belli sahalarda kesinlikle kullanılmaktadır.
Devletler gelecekte yoğun tartışma ile mantıklı savunma yollarının başarısızlığa uğradığını ve baskı politikasının sonuç almada başarılı olduğunu gördükçe; “direkt harekete geçme politikaları”, devlet idaresinde önemini koruyacak gibi gözükmektedir. Deniz Kuvvetlerinin sahip olduğu ateş gücünün kısıtlı bir şekilde kullanımı ya da bu ateş gücünün gerektiğinde kullanılacağı tehdidinin açık bir şekilde karşı iradeye gösterilmesi, hissettirilmesi ve bu şekilde karar değişikliğine gidilmesi sürecinin başlatılması hedef alınmaktadır.
Gambot diplomasisini, bayrak göstermek (Flag Show) veya deniz kuvvetleri diplomasisinden (Naval Diplomacy) ayırmak gerekmektedir. Gambot diplomasisinde ateş gücü kullanım niyeti açıktır. Diğerlerinde güçten doğan görüşmeye davet, dikkatli ve usta bir şekilde kontrol ve manipülasyon ile prestij söz konusudur. Diğer bir tarifle gambot diplomasisi harbin bir alt kademesi düzeyindedir.
Bayrak göstermede kuvvet kullanma tehdidi söz konusu değildir. Bir yabancıya, donanmanızın varlığının gösterilmesidir. Gambot diplomasisinin oluşumu için açık bir kriz söz konusu olmalıdır. Bu krize müdahil olmak ve kazançlı çıkmak hedeflenmelidir. Zorlayıcı diplomasinin bir aracı olarak Deniz Kuvvetlerinin kullanımı söz konusudur. Örneğin 1982 Falkland savaşında Arjantin zorlayıcı diplomasi aracı olarak deniz kuvvetlerini kullanarak adaları işgal etmiş ve İngiltere’yi görüşmelere zorlamayı hedeflemiştir. Ancak İngiltere limitli bir savaşla buna reaksiyon göstermiştir.
Son Cümle…
“Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devleti’nin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Yazar: Furkan Bakır
© 2022 Mavi Vatan - Yeni Nesil Medya